Tarihte hiçbir olay durup dururken olmuyor. Krallýklar, imparatorluklar yýkýlýyor. Haritalardan devletler silinip devletler kuruluyor. En sancýlý dönemlerde kelimelerden bile medet umulup, üzerinde ince ince düþünülüyor ama doðrular yýllar boyu kalýcý oluyor.
Hayatýmda ilk kez bir savcý tarafýndan ifademe baþvurulduðunda kafama takýlmýþtý. Galiba bir adli vaka ile ilgili idi. Olayý net hatýrlamýyorum ama aklýmda kalan savcýnýn odasýnýn kapýsýnda asýlý olan tabela idi. “Cumhuriyet Savcýsý”
Ben cumhuriyete ne yaptým ki beni cumhuriyet savcýsý çaðýrýyor, benim gibileri için normal savcý yok mu? Diye sormuþtum kendi kendime.
Lozan'da doktora yaptýktan sonra Atatürk tarafýndan 'Hukuk Reformu yapmakla' görevlendirilen Adalet Bakaný Mahmut Esat Bozkurt, savcýlar için “Cumhuriyet Savcýsý” unvanýnýn isim babasýdýr. Ata'nýn huzurunda “Hukuk Reformu” için fikir fýrtýnasý yapýlýrken, Bozkurt'un tepesinde þimþekler çaktýrýlýr:
Neden sadece savcýlara Cumhuriyet Savcýsý denilir? Cumhuriyet Baþbakaný, Cumhuriyet Bakaný, Cumhuriyet Müsteþarý, Cumhuriyet Valisi, Cumhuriyet Büyükelçisi olmuyor da, neden Cumhuriyet Savcýsý? Savcýlara neden bu imtiyaz ?
Atatürk, Bozkurt'a, “Ne diyorsun?” diye sorar.
Bozkurt'un cevabi çok net olur:
“Çünkü öyle zaman olur ki, cumhuriyeti korumak için baþbakandan, bakandan, müsteþardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. Ýþte o Cumhuriyet Savcýsý'dýr.”
Atatürk, gülümseyerek hoþnut kaldýðýný belli eder.
“Devam et Bozkurt” der.
Cumhuriyet Savcýsý'nýn bu cumhuriyeti korumak ve kollamak yorumu hukuk reformuna ve Atatürk'ün yorumuna kadar uzanýr. Cumhuriyet Baþsavcýsý üzerinde þimþekler çaktýrýlýrken, bu anýnýn bir kez daha yazýlmasý gerekliydi. Hatýrlatanlar sað olsun…